. . : Ünlülerden anilar fıkralar , fıkra, komik fıkra, komik fıkralar, fıkra arşivi : : .
. : : Menu : : .


Fıkralar > Komik Yazilar > Ünlülerden anilar
Okunma : 2420
Puan :0   Puan:0 | Katılımcı:0 | Katılımcı : 0
1 puan 2 puan 3 puan 4 puan 5 puan 6 puan 7 puan 8 puan 9 puan 10 puan
Ünlülerden anilar Kandemir Konukun kitabindan alinip kendi agziyla anlattigi anilar!! AYDEMIR AKBAS Gülriz Sururi - Engin Cezzar Tiyatrosunda Haldun Tanerin Zilli Zarife adli oyununu oynuyorduk. Ben rol geregi salonun arkasindan gelip sahneye çikiyordum... Bir gece Bakirköy Akil Hastanesi hastalarina oynarken yine arka kapidan salona girdim. Içerisi tiklim tiklim akil hastalariyla doluydu. Siram gelince yine her zamanki gibi salondan sahneye çikmak için yürüdüm. Yürüdüm diyorum ama, yürüyemedim. Yolun kenarindaki koltukta oturan bir hasta ceketime yapismis birakmiyordu. Asildim, zorlandim, imkansiz... Bir türlü kurtaramiyorum. Sonunda egildim: - Birak beni, birak sahneye çikicam, dedim. Akil hastasi büsbütün belime sarilip bagirdi: - Olmaaaz... Buradan seyret! Hemsire Hanim tembih etti, sahneye çikmak yook!.. O beni deli sanmis birakmiyor ben de deli gibi kendi kendime gülüyordum.. HALIT AKÇATEPE Tiyatrocu arkadaslarla Ankara Gençlik Parkindaki bir çay bahçesinde oturuyorduk. Bir yere telefon etmem gerektigi için ikide bir kalkip karsidaki genel telefona gidiyor fakat, telefondan ses gelmedigi için tekrar gelip yerime oturuyordum... Gide gele iyice yorulmus ve sinirlenmistim... Sonunda garsona seslendim: - Kardesim bir de sen baksana, su telefondan bir ses geliyor mu ? - Peki Halit Agabey, gidip bakayim. Garson kostu telefonun yanina gitti, ahizeyi kaldirmadan, evet, hiç elini bile sürmeden telefona kulagini dayadi dinledi, dinledi, sonra oradan bana bagirdi: - Yoo, hiç ses gelmiyor ! MUSTAFA ALABORA Müjdat ( Gezen ) ve ben eslerimizden ayrilmistik. Müjdat yalniz yasiyordu. Ben de bir müddet onun evinde kaldim. Iste bu dönemde bir aksam ben mutfakta çoban salatasi yaparken telefon çaldi. Müjdat açti, kisa bir konusma yapip kapatti ve yanima geldi. - Mustafa, salataya sakin sogan koyma!.. - Niye?.. - Simdi tanimadigim bir kadin telefon etti, yaninda bir kadin daha varmis, bize oturmaya gelmek istiyorlarmis... Ikimiz de bekardik ve iki tane tanimadigimiz kadin kendilerinden cosmus, gelmek istiyorlardi... Eee, Müjdat hakliydi tabi, salataya sogan koymamak gerekirdi... Neyse, kisa bir süre geçti. Ben diger yemeklerle ilgileniyorum. Birden kapi çaldi. Ben mutfakta oldugum için Müjdat kapiya gitti... Ve kapiyi açar açmaz, bana ordan seslendi: - Mustafaa... - Efendim?.. - Salataya sogan koyabilirsin!.. Hakliydi Müjdat, çünkü gelen kadinlar çok çirkindi!... SADRI ALISIK Çok eski seneler, fazla çalisilan, pespese film çevrilen günler... Birisi hayli zamandir beni arayip, mutlaka bir randevu istiyormus... Ne konuda görüsecegini de söylemiyormus. Bayagi merak ettim. Sonunda bulustuk... Orta yasin üstünde efendiden bir adam. Çay kahve içildi hemen konuya geçildi: - Sadri Bey, dedi adam, beni sizi çok severim. - Sag olun, tesekkür ederim. - Siz hayati bilen olgun bir sanatçisiniz. - Eksik olmayin efendim. - Sizin yardimsever bir insan oldugunuzu da duydum noolr bana yardim edin. - Nasil bir yardim istiyorsunuz? Adam söyle derin bir soluk alip anlatmaya basladi : - Sadri Bey, benim bir oglum var, 17-18 yaslarinda... Bu çocugu ancak siz kurtarirsiniz. Ben tabii afallayip sordum: - Nerden kurtaricam nasil kurtaricam oglunuzu ? Adam yine bir soluk alip devam etti: - Sadri Bey, bu benim oglan ilkokulu zar zor bitirdi. Ortaokuldan belge aldi. Ben de bunu meslek ögrensin diye kunduracinin yanina verdim. Bir ay sonra kavga edip ordan ayrildi. Sonra ben bunu elektrikçinin yanina verdim, orda da durmadi. Kahvede çalisti, derken içkiye sigaraya basladi. Kahveciyi dövüp isten ayrildi. Kisacasi bir baltaya sap olamadi. Bari artist olsun diye size geldim Sadri Bey... SEVKET ALTUG (1) Yillar önce bir Karadeniz kasabasinda turnedeydik. Oyunun ertesi günü otelden çikip biraz hava almak istedim. Esim Jale de Gelirken bana bir naneli ciklet al dedi... Bakkala girdim. - Bir naneli ciklet istiyorum, dedim. Bakkal, sekerli-çikolatali acaip bir seker verdi. - Naneli yok mu diye sordum. Bakkal söyle dik dik yüzüme bakti. Sonra da agir agir konustu: - Ha buni naneli niyetine çigne daa! Ben de Karadenizli oldugum için kizamadim tabii. Otele kadar kendi kendime güldüm... (2) 60li yillarda tiyatro ile Anadoluda geziyoruz. Bir gün bir otele gittik. Ben, gösterilen odaya çiktim. Yastiga baktim, yatilacak gibi degil. Daha önce bir baskasinin yattigi belliydi. Yastikta, çarsafta saçlar killar vardi. Sinirlendim, hemen asagiya indim. - Lütfen o yatagin yastigini, çarsafini degistirin, çünkü benden önce baskasi yatmis, dedim. Otelci söyle yanitladi beni: - Yahu kardesim, senden önce yatan da Müslüman, ne olacak yani!... CÜNEYT ARKIN Filmlerdeki tehlikeli sahneleri, özellikle tarihi filmlerdeki sahneleri, bir Kazak sirkinde çalisirken ögrendim. Bu yüzden, filmlerimde düblor kullanmadim. Fakat atli sahnelerde ordan burdan buldugumuz araba atlariyla çekimlerde bir hayli kaza atlattigim için, artik yaristirilmayan bir Ingiliz yaris ati satin aldim. Polenez köyde rahmetli Süreyya Duru ile Malkoçoglunu çekiyoruz. Atin bir huyu vardi, ne kadar egitilse de bos kaldigi anda ahira dogru kosuyordu. Süreyya Beye rica ettim ahirin aksi yönüne dogru kosturayim diye, ama görüntünün önemini kastederek ahir istikametine kosmami istedi. Çekim basladi benim at deliler gibi kosuyor. Dizginlere asilmama ragmen firtina gibi gidiyor. Kamera açisindan çiktigimiz halde ben ati durduramiyorum. 120 ile giden bir araba gibi gidiyoruz. Çekim durdu ama, bizim durmamiz mümkün degil. Derken tam kavsagi dönüyorduk, baktim karsi istikametten bir araba hizla üzerimize geliyor. Araba da çok süratli biz de. Bir an söför mahalinde oturan yasli adamin dehsetle açilmis gözlerini gördüm. Vee. biz o siçrayisla arabanin üzerinden astik. Araba bizim altimizdan geçti. Altimdaki yaris ati oldugu için kolaylikla engel asan bir at. Tam anlamiyla filmlerdeki gibi bir sahne! At hizini kesemeden dogru ahira gitti. Ve telasla ayni yere geri dönüyoruz. Ben merak içindeyim acaba bir kaza oldu mu diye, ne oldu diye. Olay yerine geldik, baktim araba durmus içinden yaslica bir bey ve hanimi inmisler yol kenarinda oturuyorlar. Adam bembeyaz olmus tirtir titriyor. Ve söyleniyor : - Bundan sonra bir daha içki içmiycem! Artik hayal görmeye basladim! Ünlülerden anilar

Kandemir Konukun kitabindan alinip kendi agziyla anlattigi anilar!!

AYDEMIR AKBAS

Gülriz Sururi - Engin Cezzar Tiyatrosunda Haldun Tanerin Zilli Zarife adli oyununu oynuyorduk. Ben rol geregi salonun arkasindan gelip sahneye çikiyordum...

Bir gece Bakirköy Akil Hastanesi hastalarina oynarken yine arka kapidan salona girdim. Içerisi tiklim tiklim akil hastalariyla doluydu.

Siram gelince yine her zamanki gibi salondan sahneye çikmak için yürüdüm. Yürüdüm diyorum ama, yürüyemedim. Yolun kenarindaki koltukta oturan bir hasta ceketime yapismis birakmiyordu.

Asildim, zorlandim, imkansiz... Bir türlü kurtaramiyorum. Sonunda egildim:

- Birak beni, birak sahneye çikicam, dedim.

Akil hastasi büsbütün belime sarilip bagirdi:

- Olmaaaz... Buradan seyret! Hemsire Hanim tembih etti, sahneye çikmak yook!..

O beni deli sanmis birakmiyor ben de deli gibi kendi kendime gülüyordum..


HALIT AKÇATEPE

Tiyatrocu arkadaslarla Ankara Gençlik Parkindaki bir çay bahçesinde oturuyorduk. Bir yere telefon etmem gerektigi için ikide bir kalkip karsidaki genel telefona gidiyor fakat, telefondan ses gelmedigi için tekrar gelip yerime oturuyordum... Gide gele iyice yorulmus ve sinirlenmistim... Sonunda garsona seslendim:

- Kardesim bir de sen baksana, su telefondan bir ses geliyor mu ?

- Peki Halit Agabey, gidip bakayim.

Garson kostu telefonun yanina gitti, ahizeyi kaldirmadan, evet, hiç elini bile sürmeden telefona kulagini dayadi dinledi, dinledi, sonra oradan bana bagirdi:

- Yoo, hiç ses gelmiyor !

MUSTAFA ALABORA

Müjdat ( Gezen ) ve ben eslerimizden ayrilmistik. Müjdat yalniz yasiyordu. Ben de bir müddet onun evinde kaldim. Iste bu dönemde bir aksam ben mutfakta çoban salatasi yaparken telefon çaldi. Müjdat açti, kisa bir konusma yapip kapatti ve yanima geldi.

- Mustafa, salataya sakin sogan koyma!..

- Niye?..

- Simdi tanimadigim bir kadin telefon etti, yaninda bir kadin daha varmis, bize oturmaya gelmek istiyorlarmis...

Ikimiz de bekardik ve iki tane tanimadigimiz kadin kendilerinden cosmus, gelmek istiyorlardi... Eee, Müjdat hakliydi tabi, salataya sogan koymamak gerekirdi...

Neyse, kisa bir süre geçti. Ben diger yemeklerle ilgileniyorum. Birden kapi çaldi. Ben mutfakta oldugum için Müjdat kapiya gitti... Ve kapiyi açar açmaz, bana ordan seslendi:

- Mustafaa...

- Efendim?..

- Salataya sogan koyabilirsin!..

Hakliydi Müjdat, çünkü gelen kadinlar çok çirkindi!...



SADRI ALISIK

Çok eski seneler, fazla çalisilan, pespese film çevrilen günler... Birisi hayli zamandir beni arayip, mutlaka bir randevu istiyormus... Ne konuda görüsecegini de söylemiyormus. Bayagi merak ettim. Sonunda bulustuk... Orta yasin üstünde efendiden bir adam. Çay kahve içildi hemen konuya geçildi:

- Sadri Bey, dedi adam, beni sizi çok severim.

- Sag olun, tesekkür ederim.

- Siz hayati bilen olgun bir sanatçisiniz.

- Eksik olmayin efendim.

- Sizin yardimsever bir insan oldugunuzu da duydum noolr bana yardim edin.

- Nasil bir yardim istiyorsunuz?

Adam söyle derin bir soluk alip anlatmaya basladi :

- Sadri Bey, benim bir oglum var, 17-18 yaslarinda... Bu çocugu ancak siz kurtarirsiniz.

Ben tabii afallayip sordum:

- Nerden kurtaricam nasil kurtaricam oglunuzu ?

Adam yine bir soluk alip devam etti:

- Sadri Bey, bu benim oglan ilkokulu zar zor bitirdi. Ortaokuldan belge aldi. Ben de bunu meslek ögrensin diye kunduracinin yanina verdim. Bir ay sonra kavga edip ordan ayrildi. Sonra ben bunu elektrikçinin yanina verdim, orda da durmadi. Kahvede çalisti, derken içkiye sigaraya basladi. Kahveciyi dövüp isten ayrildi. Kisacasi bir baltaya sap olamadi. Bari artist olsun diye size geldim Sadri Bey...

SEVKET ALTUG

(1) Yillar önce bir Karadeniz kasabasinda turnedeydik. Oyunun ertesi günü otelden çikip biraz hava almak istedim. Esim Jale de Gelirken bana bir naneli ciklet al dedi...

Bakkala girdim.

- Bir naneli ciklet istiyorum, dedim.

Bakkal, sekerli-çikolatali acaip bir seker verdi.

- Naneli yok mu diye sordum. Bakkal söyle dik dik yüzüme bakti. Sonra da agir agir konustu:

- Ha buni naneli niyetine çigne daa!

Ben de Karadenizli oldugum için kizamadim tabii. Otele kadar kendi kendime güldüm...

(2) 60li yillarda tiyatro ile Anadoluda geziyoruz. Bir gün bir otele gittik. Ben, gösterilen odaya çiktim. Yastiga baktim, yatilacak gibi degil. Daha önce bir baskasinin yattigi belliydi. Yastikta, çarsafta saçlar killar vardi.

Sinirlendim, hemen asagiya indim.

- Lütfen o yatagin yastigini, çarsafini degistirin, çünkü benden önce baskasi yatmis, dedim.

Otelci söyle yanitladi beni:

- Yahu kardesim, senden önce yatan da Müslüman, ne olacak yani!...

CÜNEYT ARKIN

Filmlerdeki tehlikeli sahneleri, özellikle tarihi filmlerdeki sahneleri, bir Kazak sirkinde çalisirken ögrendim. Bu yüzden, filmlerimde düblor kullanmadim. Fakat atli sahnelerde ordan burdan buldugumuz araba atlariyla çekimlerde bir hayli kaza atlattigim için, artik yaristirilmayan bir Ingiliz yaris ati satin aldim.

Polenez köyde rahmetli Süreyya Duru ile Malkoçoglunu çekiyoruz. Atin bir huyu vardi, ne kadar egitilse de bos kaldigi anda ahira dogru kosuyordu.

Süreyya Beye rica ettim ahirin aksi yönüne dogru kosturayim diye, ama görüntünün önemini kastederek ahir istikametine kosmami istedi. Çekim basladi benim at deliler gibi kosuyor. Dizginlere asilmama ragmen firtina gibi gidiyor. Kamera açisindan çiktigimiz halde ben ati durduramiyorum. 120 ile giden bir araba gibi gidiyoruz. Çekim durdu ama, bizim durmamiz mümkün degil. Derken tam kavsagi dönüyorduk, baktim karsi istikametten bir araba hizla üzerimize geliyor. Araba da çok süratli biz de. Bir an söför mahalinde oturan yasli adamin dehsetle açilmis gözlerini gördüm. Vee. biz o siçrayisla arabanin üzerinden astik. Araba bizim altimizdan geçti. Altimdaki yaris ati oldugu için kolaylikla engel asan bir at. Tam anlamiyla filmlerdeki gibi bir sahne! At hizini kesemeden dogru ahira gitti. Ve telasla ayni yere geri dönüyoruz. Ben merak içindeyim acaba bir kaza oldu mu diye, ne oldu diye. Olay yerine geldik, baktim araba durmus içinden yaslica bir bey ve hanimi inmisler yol kenarinda oturuyorlar. Adam bembeyaz olmus tirtir titriyor. Ve söyleniyor :

- Bundan sonra bir daha içki içmiycem! Artik hayal görmeye basladim!



Bu meatiyel için Henüz Yorum Yapılmamış, İlk yorumu siz Yapın!
isim Zorunlu Alan! 
Mail Zorunlu Alan! 
Yorumunuz Zorunlu Alan! 
Kalan Karekter.
Resim Onayı Zorunlu Alan! 

Derleme Süresi: 0.0168 Sn ¦ Powered By AhmBay